Ziyaretçi defteri
Ynt: ABDEST
admin
21.03.2013
SÜNNETİN yazıldığı tam tamına bir hakikat yoktur fakat peygamber efendimizden sure gelmiş her İSLAMİ hareket sünnettir.Yıllar içinde değişmediyse başımızla beraber..
Ynt: Ynt: ABDEST
hüseyin
22.03.2013
peki neden o zaman peygamberin de bu konudaki uygulamaları şöyle olmuştur.Şu kadar eşi vardı şukadarının başı açık şu kadarasının da başı kapalıydı demek ki peygamber bu meseleyi şöyle anlamış olmalı demek yerine yalın kat kuranda yok bitti gitti diyerek insanları saptırıyorsunuz.Bu tavır kimin ne yaptığı bizi ilgilendirmiyor tavrıdır işte bu peygambersiz kuranı anlama hatta ona ramen anlamadır.Hatta hatırına hürmeten iş dediğiniz gibi bile olsa insan demelidir ki arkadaş bak kuran böyle ama biricik peygamberimizin yaşamı da şöyle insan sevdikleriyle beraberdir.farz olmasa sadece sünnet bile olsa bu bizim o işi keyfi terk edeceğimiz anlamına gelmez vesselam...
Ynt: Ynt: Ynt: ABDEST
sezai (site yazarı)
23.03.2013
huseyin arkadaşımız doğru söylüyor lakin bu sitede amaç sadece kuran sünneti bilmemek kişinin ayıbı bende bir site yazarı olarak her yazılana muhalefet olmanın bir anlamı oldugunu düşünmüyorum HER MÜSLÜMAN yapıcı olmalı hüseyin arkadaşım...
Ynt: Ynt: Ynt: Ynt: ABDEST
hüseyin
25.03.2013
Yazılanlar şimdi sizin buyurduğunuz gibi doğru olsa elbet yapıcı hatta destekçi de oluruz sayın sezai hocam.Ancak özellikle bazı paylaşılar bizim sinir uçlarımıza dokundu.Kardeşim Siz de çok iyi bilirsiniz ki insan sadece yaptıklarından değil yapmadıklarından da mesuldür.Sırf iyi geçinmek veya iyi görünmek için veya her ne saikle yapılıyor olursa olsun tutumumuzun aksi bir tavırın iki yüzlülük olmasından korkarım.selam ve dua ile Allah yardımcınız olsun ...vesselam.
Ynt: ABDEST
hüseyin kutlu
07.04.2013
benim adaşım AJDAR gibi popüler olma yolunda herkesin safı belli ..
BAŞÖRÜSÜ
hüseyin
19.03.2013
Bu ayetlerin maksadı ilişki kesmek değil, ilişkiyi sürdürmek. Bir toplumda kadın ve erkeklerin ilişkilerini ahlaki bir zemine oturtmak ilişkiyi kesmeye yönelik değil, ilişkiyi sağlıklı bir zemin üzerinde kurmaya yönelik olarak anlaşılmalıdır. Çünkü tersi olursa erkek – kadın cinselliğini istismara yönelir. İlişki; Bir toplumsal değer üretimine değil, ilişki karşılıklı cinsel kimliği istismarına yönelik bir amaca hizmet eder.
İki müminin bir araya gelmesinden doğabilecek muhteşem enerjiyi iki tarafta ucuz bakışlara heba ve feda etmesinler. Aslında belki de özü itibarıyla söylenen bu.
ve lâ yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha mümin kadınlar cazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında kamuya açmasınlar.
Malumunuz kadın, estetik bir formdur, Allah öyle yaratmıştır. Güzelliğin mücessem timsalidir ve Allah böyle yarattığı bir kadını bir insan cinsini elbette istismara açmazdı. Çünkü bir varlığa Cenabı Hakk bir değer yüklemişse, bir nitelik koymuşsa o niteliğin istismarının önüne de bir engel koymuştur. Bu her zaman böyledir.
Servet Allah’ın verdiği bir nimettir, servetin önüne istismar edilmesini engelleyen bir bariyer de koymuştur
Şehvet Allah’ın verdiği bir nimettir, ama bunun doğru yolda kullanılması ve meşru sınırlar içerisine kanalize edilmesi için önüne bir bariyer konmuştur, sınırlar çizilmiştir.
Güzellik Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat bunun istismarının önüne sınırlar koymuştur.
Akıl Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat insan akılla sapmasın diye önüne bir bariyer, nakil gibi, yani tabir caizse akıl barajının önüne bir set çekerek bu gürül gürül akan akarsuyu enerjiye dönüştürmüştür. Yani durdurmamıştır, kokuşturmamıştır, sadece tribünlere yönlendirmiştir. Ondan enerji üretmiştir. Onu meşru sınırları içerisinde akmaya yöneltmiştir. İşte naklin görevi budur.
Bunun gibi burada da eğer Allah bir cinse bir güzellik vermişse, bunun istismarını önleyici tedbirini de almıştır. Cazibe ve güzellikleri bunlardan görünen kısımlar dışında kimseye açmasınlar.
vel yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinne bunun içinde baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.
İbare açık.
Teşhir edilmemesi gereken güzellikler kamuya açılamaz. Neden? Çünkü özeldir. Güzellik, özelliktir. Özel genelleştirilemez. Onun için cazibe genelleştirilirse, kamuya açılırsa o zaman insan ilişkileri, insan ilişkileri olmaktan çıkar karşılıklı kişiliğin değil, dişiliğin öne alındığı ve kişiliğin arkaya atıldığı, sadece arkaya atılmayıp mahvedildiği, kişiliğin öldürüldüğü bir ilişki biçimine dönüşür ve bu ilişki tarih boyunca kadını erkeğin maskarası yapmakla sonuçlanmıştır. Kadını bir cinsel meta yapan işte bu yamuk ilişki çeşididir.
Kur’an öncelikle kadını korumak anlamında böylesine muhteşem bir tedbir geliştirmiş ve testtürü kadının kişiliğini dişiliğinin önüne alan bir unsur olarak gündeme getirmiştir. Yani öteden beri zaten var olan örtünmeye bir amaç, bir anlam. İnsana, özellikle de insan unsurunun devamını sağlayan cins olan kadına yönelik erkekten gelen tüm kötü, yamuk niyetli bakışlara ve yaklaşımlara böyle bir engel koymuştur. Bunun tersi kişiliği yok etmektir. Bireysel ve toplumsal ahlakta sapmaya yol açar. Karşıt cinsler arası ilişkinin merkezi şahsiyet olmaktan çıkar, cinsiyet olur. Eğer karşıt cinsler arasında ki ilişki şahsiyet etrafında değil de cinsiyet etrafında gelişirse bu ilişki aslında insan ilişkisi olmaz. Bu ilişki sömürüye dayalı bir istismar ilişkisi olur. Çünkü meşru olmayan, meşruiyeti olmayan böyle bir ilişki eğer meyve üretmeye kalkarsa toplum çöküşe doğru gider.
Düşünün meşruiyeti olmayan nikah sözleşmesi ile meşrulaştırılmamış ilişkiler bir toplumda öyle yaralar açar ki o toplum artık kimin, kimin nesi olduğu, kimin kime ait olduğu ve kimin ailesinin kim olduğu belli olmayan bir toplum haline dönüşür. Zaten bu tedbirlerin bir boyutu da, bir toplumu ayakta tutan kurumun aile olduğu ve ailenin korunmasının da öncelikle kadın erkek ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde geliştirilmesine bağlı olduğu görüşünden, hakikatinden yola çıkarak bu sonuca varılmıştır.
Humur; hımar tekilinden türetilmiş bir çoğuldur. Baş örtüsü anlamına gelir. Bazı cahiller hani bunun içinde baş sözcüğü diye soruyorlar, bu tabii ki komik bir şey olur. Eşarp sözcüğünün içinde de baş yok. Yemeni sözcüğünün içinde de baş yok. Yaşmak sözcüğünün içinde de baş yok. Kefiye sözcüğünün içinde de baş yok, tülbent sözcüğünün içinde de baş yok.
Ama bunların hepsi de “baş örtüsüdür.” Yani ille de içinde baş olması gerekmiyor, aksine aslında zımnen başta var, çünkü bu kelimenin bir başka aynı kökten türetilen bir başka kullanımı var. Hamr. Aynı kök. İçki. Neden biliyor musunuz? Başın içini örttüğü için. Yani aklı örttüğü için içkiye hamr denilmiştir. Aklı örter. İnsanın aklının üstünü örter, aklın üstü örtüldüğünde insan, insan olmaktan çıkar. Geçici olarak ta olsa artık insan diğer canlılarla eşitlenir. İşte sarhoşun durumu. Dolayısıyla geçici bir akıl kaybına yol açtığı için, aklı örttüğü için hamr denilmiştir içkiye.
Boyutları, niteliği, kapsamı ne kadar değişirse değişsin bu ayette Bi hümurihinne sözcüğü baş örtüsüne delalet eder. Bu tartışmasız, kesindir.
Burada zaten öteden beri kullanılan bir baş örtüsünün örtme biçimi dile getiriliyor. Öteden beri bu vahyin, bu ayetlerin muhatabı olan toplumda da baş örtüsü, tüm dünya toplumlarında olduğu gibi kullanılan bir şey. Fakat biraz aksesuar olarak kullanılan bir şey. Başına atarmış hanımlar, ama bir parça süs, bir parça aksesuar olarak kullanırlarmış ve ayet açıkça diyor ki; Başınıza attığınız bu örtüyü aksesuar olarak kullanmak yerine amaçlı olarak kullanın ve göğsünüzü açıkta bırakan bir biçimde kullanmayın. Göğsünüzü de örtün onunla.
Burada ki alâ cüyubihinne ibaresinde ki ceyb kadın elbisesinin önündeki yakaların arasındaki açıklık. Yani göğüs üzerinde ki açıklık. Özellikle takı mahalleri. Ziyneti ve takıyı göstermek için o bölge oyuk yapılır imiş. İşte orayı da örtün. Anlamına bir düzenleme.(m.islamoğlu kısaltılmış)
İki müminin bir araya gelmesinden doğabilecek muhteşem enerjiyi iki tarafta ucuz bakışlara heba ve feda etmesinler. Aslında belki de özü itibarıyla söylenen bu.
ve lâ yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha mümin kadınlar cazibe ve güzelliklerini, bunlardan görünen kısımlar dışında kamuya açmasınlar.
Malumunuz kadın, estetik bir formdur, Allah öyle yaratmıştır. Güzelliğin mücessem timsalidir ve Allah böyle yarattığı bir kadını bir insan cinsini elbette istismara açmazdı. Çünkü bir varlığa Cenabı Hakk bir değer yüklemişse, bir nitelik koymuşsa o niteliğin istismarının önüne de bir engel koymuştur. Bu her zaman böyledir.
Servet Allah’ın verdiği bir nimettir, servetin önüne istismar edilmesini engelleyen bir bariyer de koymuştur
Şehvet Allah’ın verdiği bir nimettir, ama bunun doğru yolda kullanılması ve meşru sınırlar içerisine kanalize edilmesi için önüne bir bariyer konmuştur, sınırlar çizilmiştir.
Güzellik Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat bunun istismarının önüne sınırlar koymuştur.
Akıl Allah’ın verdiği bir nimettir, fakat insan akılla sapmasın diye önüne bir bariyer, nakil gibi, yani tabir caizse akıl barajının önüne bir set çekerek bu gürül gürül akan akarsuyu enerjiye dönüştürmüştür. Yani durdurmamıştır, kokuşturmamıştır, sadece tribünlere yönlendirmiştir. Ondan enerji üretmiştir. Onu meşru sınırları içerisinde akmaya yöneltmiştir. İşte naklin görevi budur.
Bunun gibi burada da eğer Allah bir cinse bir güzellik vermişse, bunun istismarını önleyici tedbirini de almıştır. Cazibe ve güzellikleri bunlardan görünen kısımlar dışında kimseye açmasınlar.
vel yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinne bunun içinde baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.
İbare açık.
Teşhir edilmemesi gereken güzellikler kamuya açılamaz. Neden? Çünkü özeldir. Güzellik, özelliktir. Özel genelleştirilemez. Onun için cazibe genelleştirilirse, kamuya açılırsa o zaman insan ilişkileri, insan ilişkileri olmaktan çıkar karşılıklı kişiliğin değil, dişiliğin öne alındığı ve kişiliğin arkaya atıldığı, sadece arkaya atılmayıp mahvedildiği, kişiliğin öldürüldüğü bir ilişki biçimine dönüşür ve bu ilişki tarih boyunca kadını erkeğin maskarası yapmakla sonuçlanmıştır. Kadını bir cinsel meta yapan işte bu yamuk ilişki çeşididir.
Kur’an öncelikle kadını korumak anlamında böylesine muhteşem bir tedbir geliştirmiş ve testtürü kadının kişiliğini dişiliğinin önüne alan bir unsur olarak gündeme getirmiştir. Yani öteden beri zaten var olan örtünmeye bir amaç, bir anlam. İnsana, özellikle de insan unsurunun devamını sağlayan cins olan kadına yönelik erkekten gelen tüm kötü, yamuk niyetli bakışlara ve yaklaşımlara böyle bir engel koymuştur. Bunun tersi kişiliği yok etmektir. Bireysel ve toplumsal ahlakta sapmaya yol açar. Karşıt cinsler arası ilişkinin merkezi şahsiyet olmaktan çıkar, cinsiyet olur. Eğer karşıt cinsler arasında ki ilişki şahsiyet etrafında değil de cinsiyet etrafında gelişirse bu ilişki aslında insan ilişkisi olmaz. Bu ilişki sömürüye dayalı bir istismar ilişkisi olur. Çünkü meşru olmayan, meşruiyeti olmayan böyle bir ilişki eğer meyve üretmeye kalkarsa toplum çöküşe doğru gider.
Düşünün meşruiyeti olmayan nikah sözleşmesi ile meşrulaştırılmamış ilişkiler bir toplumda öyle yaralar açar ki o toplum artık kimin, kimin nesi olduğu, kimin kime ait olduğu ve kimin ailesinin kim olduğu belli olmayan bir toplum haline dönüşür. Zaten bu tedbirlerin bir boyutu da, bir toplumu ayakta tutan kurumun aile olduğu ve ailenin korunmasının da öncelikle kadın erkek ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde geliştirilmesine bağlı olduğu görüşünden, hakikatinden yola çıkarak bu sonuca varılmıştır.
Humur; hımar tekilinden türetilmiş bir çoğuldur. Baş örtüsü anlamına gelir. Bazı cahiller hani bunun içinde baş sözcüğü diye soruyorlar, bu tabii ki komik bir şey olur. Eşarp sözcüğünün içinde de baş yok. Yemeni sözcüğünün içinde de baş yok. Yaşmak sözcüğünün içinde de baş yok. Kefiye sözcüğünün içinde de baş yok, tülbent sözcüğünün içinde de baş yok.
Ama bunların hepsi de “baş örtüsüdür.” Yani ille de içinde baş olması gerekmiyor, aksine aslında zımnen başta var, çünkü bu kelimenin bir başka aynı kökten türetilen bir başka kullanımı var. Hamr. Aynı kök. İçki. Neden biliyor musunuz? Başın içini örttüğü için. Yani aklı örttüğü için içkiye hamr denilmiştir. Aklı örter. İnsanın aklının üstünü örter, aklın üstü örtüldüğünde insan, insan olmaktan çıkar. Geçici olarak ta olsa artık insan diğer canlılarla eşitlenir. İşte sarhoşun durumu. Dolayısıyla geçici bir akıl kaybına yol açtığı için, aklı örttüğü için hamr denilmiştir içkiye.
Boyutları, niteliği, kapsamı ne kadar değişirse değişsin bu ayette Bi hümurihinne sözcüğü baş örtüsüne delalet eder. Bu tartışmasız, kesindir.
Burada zaten öteden beri kullanılan bir baş örtüsünün örtme biçimi dile getiriliyor. Öteden beri bu vahyin, bu ayetlerin muhatabı olan toplumda da baş örtüsü, tüm dünya toplumlarında olduğu gibi kullanılan bir şey. Fakat biraz aksesuar olarak kullanılan bir şey. Başına atarmış hanımlar, ama bir parça süs, bir parça aksesuar olarak kullanırlarmış ve ayet açıkça diyor ki; Başınıza attığınız bu örtüyü aksesuar olarak kullanmak yerine amaçlı olarak kullanın ve göğsünüzü açıkta bırakan bir biçimde kullanmayın. Göğsünüzü de örtün onunla.
Burada ki alâ cüyubihinne ibaresinde ki ceyb kadın elbisesinin önündeki yakaların arasındaki açıklık. Yani göğüs üzerinde ki açıklık. Özellikle takı mahalleri. Ziyneti ve takıyı göstermek için o bölge oyuk yapılır imiş. İşte orayı da örtün. Anlamına bir düzenleme.(m.islamoğlu kısaltılmış)
Ynt: BAŞÖRÜSÜ
zafer
21.03.2013
bu yazıdaki SALSINLAR kelimesini o ayette göster muridiniz olacağım komik yaa..
Ynt: Ynt: BAŞÖRÜSÜ
hüseyin
22.03.2013
darabenin vurmak anlamına geldiğini sen dahi biliyorken bir alimin yazısına küstahca çamur atmak zaten ancak bu seviyede birine yakışır.
Ynt: BAŞÖRÜSÜ
Ynt: BAŞÖRÜSÜ
admin
21.03.2013
arkadaşlar hüseyin arkadaşımız kendi fikrini siz kendi fikrinizi paylaştınız hakaret yok silinir